Ferhat Göçer ile Karin Bozkurt, ‘Opia’da buluşacak
Her ikisi de cerrah. Her ikisi de sanatçı.Dr. Ferhat Göçer ile Dr. Karin Bozkurt...

Ferhat Göçer ile Karin Bozkurt'un yolu ortak arkadaşları ünlü orkestra şefi Orhan Şallıel'in "Tanışmalısınız" tavsiylesiyle kesişti. Tanıştıktan sonra birlikte bir projede yer alabileceklerini düşünerek 'Opia' adlı konserde sahneye çıkmaya karar verdiler.
20 Nisan'da Zorlu PSM'de gerçekleştirilecek olan 'Opia' konserinde, hafızalarda yer edinmiş eserleri seslendirecekler. Ferhat Göçer ile Karin Bozkurt, konserleri öncesinde Habertürk'ün sorularını cevapladılar.
♦ 20 Nisan’da ‘Opia’ başlıklı bir konseriniz var. Bu proje ortaya nasıl çıktı?
Karin Bozkurt: Aslında ben bir kadın doğum uzmanıyım, aynı zamanda müzisyenim. Ferhat bey çok güzel ifade etmiş; “Ben cerrahi kökenli bir müzisyenim, Karin hanım da müzik icra eden bir cerrah” demiş. Asıl mesleğim tabii ki kadın doğum uzmanı olmak. Uzun yıllardır sevgili şefimiz Orhan Şallıel ile beraber konserler düzenliyoruz. Kendisi hep “Ferhat ile bir karşılaşsanız, karakterleriniz çok uygun, ikinizde de cerrahlığın verdiği o disiplin var” diye söylerdi. Kendisinin de geçmişinde bir opera geçmişi var. Aslında benim büyük bir konserim olacaktı ve o konsere misafir sanatçı olarak Ferhat beyi davet etmek istedim. Ferhat Bey ile tanıştıktan sonra olay tersine döndü ve kendisi beni konserine katılmaya davet ederek; “Senin projeni başka bir zaman yaparız” dedi. Fikir, benim de çok hoşuma gitti. Çünkü biz opera sanatçısı olduğumuz için hitap ettiğimiz seyirci kitlesi sınırlı bir kitle. Pop çok fazla söylemiyoruz, opera - pop son konserlerde çok fazla yer verdiğim bir alan. Biliyorsunuz Pavarotti, Montserrat Caballe, hepsi zamanında halka klasik müziği sevdirmek için opera - rock, opera - pop gibi değişik birleşimler yaptılar ve halka daha çok hitap ettiler. Sonuçta sanat halk içindir, aslında biz de büyük kitlelere hitap etmek istiyoruz. Hissettiğimiz duyguları daha geniş kitlelere yaymak istiyoruz. Bu da bana bir kapı açacak gibi geldi. Ferhat bey de buna destek olunca fikir çok hoşuma gitti. Ben de çok mutlu olarak tabii ki olur dedim. Sağ olsun beni konserine misafir sanatçı olarak almaya lâyık gördü. Ben de mutlu oldum ve katıldım. Bizim olayımız böyle gelişti.
Ferhat Göçer: ‘Opia’nın açılımı ilk görüşte aşk... Biz de konserde aşk şarkıları, kalp şarkıları söyleyeceğiz. İkimizin de ortak arkadaşı Orhan Şallıel, benim de ilk sanat yıllarımda birlikte senfonik çok projelerimiz olmuştu. Bana çok destek olmuştu. “Böyle bir soprano var, ne dersin?” dedi ve bana linklerini gönderdi. Dinledim ve çok beğendim. Ayrıca kendisinin de bir cerrah olması daha da çok ilgimi çekti. Bu konuda ilk fırsatta bir araya gelelim dedik ve MSG’de (Müzik Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği) buluştuk. Bir toplantı yaptık. Aslında bir projeleri olduğunu ifade etti. Bir senfonik konser yapacaklarını, benim de konuk sanatçı olarak orada bulunmamı istediklerini söyledi. Kendilerine söyledim; "Zorlu PSM'de böyle bir projem var, çok daha güzel oturmuş bir seyri var. Acaba ona dâhil olmak ister misiniz? diye önerdim. Kabul ettiler ve yola çıktık. Repertuarı hızlıca belirledik, ilk iki provamızı yaptık. Şimdi de artık 20 Nisan’daki konserimiz için son detaylarımızı organize ediyoruz. İçinde çok güzel sürprizlerimiz var. Giderek lego gibi üstüne üstüne katlanıyor. Uzun zamandır böyle büyük ve görkemli bir sahne gösterisi de yapmamıştım. Bana da büyük bir heyecan oldu. Repertuar tamamlandı. Orada sadece ikimiz olmayacağız, başka sürprizler de olacak. Gelecek olan arkadaşlarımızı seyircilerimize sürpriz olarak bırakmak istiyoruz.
REKLAM"SEYİRCİLER ŞOK YAŞAYACAK"
♦ Türkçe şarkıların yanında İtalyanca ve İngilizce şarkılar da olacak değil mi? Seyircilerin salondan hangi duygularla ayrılmasını umarsınız?
Ferhat Göçer: Mutlaka olacak. Karin hanımın klasik pop - opera repertuvarını da birleştirerek içine sürprizleri de eklediğimizde, gelenlerin güzel, keyifli bir şok yaşayacağını düşünüyorum.
Karin Bozkurt: “Keşke bitmeseydi. Tekrar olsun tekrar gelelim” demelerini umarım. Her şey bu kadar depresifken, o duygulardan sıyrılıp mutlu hissetmelerini isterim. Müziğin insanı iyileştirici bir etkisi vardır. Tamam, cerrahız ve insanları iyileştiriyoruz ama bir de ruhu iyileştirmek var. O yüzden bu görevi psikiyatrların elinden alıp müzikle iyileştirmeyi seviyoruz sanıyorum. O yüzden ruhlarına ilaç gibi gelmiş olmak isterim. Kötü hissettiklerinde, tekrar olsa da gitsek, biraz iyi hissetsek demelerini isterim. Aslında benim amacım bu.
Ferhat Göçer: Bu konuda, repertuarı çok akıllıca kurgulanmış, tadı damağında kalmış ve çıkarken iyi vakit geçirmiş "Bir daha olsa yine geliriz" hissiyatıyla oradan ayrılmış izleyiciler benim için çok kıymetli.

♦ Devamını düşünüyor musunuz?
Ferhat Göçer: Neden olmasın? Hep beraber o günkü performansa bakacağız. İzleyicilerin izlenimlerine göre değerlendireceğiz.
REKLAM"HAYAL EDEBİLME GÜCÜ GEREKİYOR"
♦ Birlikte yapılan çalışmalar çok az oluyor. Bunun ana nedeni nedir?
Karin Bozkurt: Uyum çok önemli bir şey. Mesela, Ferhat bey sadece pop söylüyor olsa, bana yaklaşamasa, ben sadece opera söylüyor olsam, birbirimize bir adım atamasak, biz o zaman bir birliktelik yapamayız. Herkesin ortak noktada buluşabilmesi gerekiyor. Bu ortak noktayı sanatçıların bulabilmeleri, biraz kendi egolarından geri adım atabilmeleri, birlikte var olmayı kabullenebilmeleri, partner olabilmek için bir adım geride durup bu birlikteliğin keyfini çıkarabilecek insanlar olabilmeleri gerekiyor. Ferhat bey yıllardır piyasada olan ve bilinen bir insan. Ben de şu anda halk tarafından bilinmeyen biriyim ama Ferhat bey bunu dert etmedi ve benimle güzel bir birliktelik olabileceğini düşündü ve yola çıktık. Aslında bu her ünlü sanatçının yapabileceği bir şey değil diye düşünüyorum. Hayal edebilme gücü gerekiyor. O birlikteliğin güzel olabilmesini hayal etmek gerekiyor. Bunun için aslında ben geri mi kalırım, sahnede tek başıma olayım egosundan biraz sıyrılmak gerekiyor. Ben bunu yapmayı zaten seviyorum, Ferhat bey de sağ olsun bana güvendi ve güzel bir birliktelik için bana yol açtı ama bunu herkes yapamıyor maalesef. Yapsa çok güzel birliktelikler çok renkli şeyler ortaya çıkabilir diye düşünüyorum. Bence bizden güzel bir şey çıkacak ve insanlar bundan mutlu olacak.
Ferhat Göçer: Birincisi; Karin hanımın söylediklerinin altına imzamı atıyorum. İkincisi; harika bir repertuar yaptık. Bu konuda yıllarca televizyon programları yapmış yüzden fazla sanatçıyla birlikte sahne almış birisiyim. Kolay bir şey değil. Sahnede iki ya da daha fazla sanatçının olduğu organizasyonlar olunca güç ilerleyen projeler oluyor. Az önce Karin hanımın bahsettiği sebeplerden dolayı; ego, o projenin birlikte çıkacak olan sanatçıların kendi kariyerlerini nasıl etkileyeceği kaygısı. Araya menajerler, basın, toplum ve benzerleri girince bu iş sanki aşılması zor bir engele dönüşüyor. Yapılmıyor mu? Tabii ki yapılıyor ama sayısı çok az. Bence yetersiz. Biz bunlara ‘iş birliği’ diyoruz. Bir şekilde sanatçıların bir araya gelerek farklı projeler yapmasının mutlak olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir süre sonra kısır döngünün içine giriyoruz. Sonuçta Türkiye’de sahne alınan, performans gösterilen yerlerin sayısı belli. Buralara gelen izleyicilerin sayısı da belli. Evet, 85 - 90 milyonluk bir ülkede yaşıyoruz ama sonuçta kültürel etkinliklere katılan insanların sayısı toplasanız 4 - 5 milyonu geçmez. İstanbul’da gerçekten kültürel etkinlikleri takip eden en fazla 1,5 - 2 milyon insan vardır. Onlara farklı projeler sunmak bizim birincil görevlerimizden biri. Ben de bunların bu sebepten dolayı sayılarının artması gerektiğini düşünüyorum.

"KONTROLSÜZ EGO BİR HASTALIKTIR"
♦ Şöyle bir ikilem vardır: Sanatçılar, egolu olmalı mı, olmamalı mı?
Ferhat Göçer: Ego herkeste olan bir şey. İnsan egolu bir varlık. Sanatçı, şöhret kavramıyla birlikte doğal olarak hep önde. Yaptığı işi şöhret mekanizmasıyla birlikte yürüttüğü için bu konudaki ego gerçeğini bilerek yürüyen bir varlık. Ego onun aynı zamanda bir korunma mekanizması. Bunu bir kusur olarak görmüyorum. Şöhretin, sanatın ya da sanatçının varlığını sürdürürken yoldaki enstrümanlarından biri. Bunun kontrol edilip edilemediği meselesi aslında çok daha önemli. Bunu, zamanı geldiğinde o aurayla işlerinizin kontrol altında yürümesi gereken algoritmayı sağlaması için de gerekli olan enstrümanlardan biri olarak düşünmenizi rica ediyorum. O yüzden suçlamamak lâzım. Bu konuda bazı yaptırımlar getirmeden siz sahnede arzu ettiğiniz kaliteye ya da bir koruma mekanizmasına sahip olamayabiliyorsunuz. Belki de aynı şöhret gibi egoyu da bir kontrol mekanizmasının aracı olarak kullanmanız gerekebilir ama kontrolden çıktıysa, artık kendimize ve etrafımızdaki insanlara zarar vermeye başlamışsa, o zaman endişe etmek lâzım. Kontrolsüz ego bir hastalıktır.
REKLAM♦ Karin hanım, şöhret olmaya hazır mısınız?
Karin Bozkurt: Şöhret demeyelim, şöhret olmak gibi bir planım hiçbir zaman olmadı. Daha geniş kitlelere hitap edebilme, yaptığım sanatla ilgili bütün güzel şeyleri daha geniş kitlelerle paylaşabilme arzum var ama bu bir şöhret değil. Bir konser yaptığımda insanların koşarak gelmesini, oradan keyif almasını istiyorum. İnsanlara daha kolay ulaşabilmek benim en büyük isteğim. Çünkü çok güzel işler yapabilecek bir kapasitem olduğunu düşünüyorum. Çok uzun yıllardır çalışıyoruz. Güzel programlar, insanların hoşuna gidecek programlar hazırlayabiliyoruz ama bu yaptığımız işler küçük bir çerçevede kalmamalı, çok daha insan bundan keyif almalı. Aslında benim amacım bu. Bundan paralar kazanayım, herkes beni tanısın, magazin gazetelerinde boy göstereyim değil, ben iki çocuk annesi bir cerrahım, bir profesörün eşiyim. Sanat, gerçekten hayatımın çok büyük bir kısmında ve bunu haykırarak insanlarla paylaşmak istiyorum. O yüzden bu kapının benim için güzel bir yol açacağına inanıyorum ve bundan sonra da güzel işleri hepinize sunmak istiyorum.

"MANTIKLI DEĞERLENDİREBİLME YETİSİ KAZANDIM"
REKLAM♦ Ferhat, kariyerinin 35'inci yılında neler hissediyorsun?
Ferhat Göçer: Yorgunluk var mı? Var. Arayış var mı? Hâlâ var. Heyecan da var ama heyecanlar değişti. Karin hanım, şu an müzikal kariyerinin başında. Şöhret konusuna ben de değinmek istiyorum; şöhret işin olmazsa olmazı. İşin bir parçası. Az önce egoyla ilgili bahsettiğim şeyleri aynı zamanda şöhret için de söyleyeceğim. Bir sanatçı olarak yaptığınız işi hayal ettiğiniz geniş kitlelere ulaştırabilmek için buna ihtiyacınız var ama bunun kölesi olmamak gerekiyor. Bunu bir araç olarak kullanabilme yetisine insan zamanla sahip olabiliyor. İlk başlarda hepimiz bocalıyoruz. 35 yılın bana verdiği kazanımlardan biri o oldu; artık gözlemleyebiliyorum. Sakince geriye dönüp bakabiliyorum. Telif haklarıyla ilgili sanatçılar birliğinin, bir federasyonun başında olmanın verdiği o yöneticilik ile birlikte de bu gözlem mekanizmasına çok daha rahat kavuştuğumu ifade edeceğim ama 35 yılın verdiği tecrübeyle geriye dönüp baktığımda birçok şeyi rahat irdeleyebilme ve daha mantıklı değerlendirebilme yetisi kazandım. 35 yılın bana en büyük faydası bu oldu.
"BU HEPSİNDEN DAHA KIYMETLİ"
REKLAM♦ Mesleğin adına ne yapsan kendini çok iyi hissedeceksin?
Ferhat Göçer: Şu anda beni en çok heyecanlandıran şey yeni eserler üretmek. Bir milyon kişinin geldiği konserler verdik ama beni ondan çok daha fazla heyecanlandıracak olan şey bu insanların hep birlikte söyleyebileceği eserler üretmek. Bu hepsinden daha kıymetli. Eğer bir sanatçının ölümsüzlük mertebesi varsa onu o yolculuğa taşıyan en önemli hazinelerinden bir tanesidir. Beni de şu anda en çok bu heyecanlandırıyor.

"ÇOK DA BÜYÜK KEYİFTİ"
♦ Karin hanım, müziğe yönelme hikâyeniz nedir?
Karin Bozkurt: Dedemden başlayan, parası olmadığı halde 10 yıl keman dersi almış bir adamın klasik müzik konserlerini dinleyerek büyüdük. Bir de tabii bizim kilise korolarımız var. Çok uzun yıllar korist olarak görev aldım. Çok da büyük bir keyifti. Çünkü bir koronun elemanı olmak bazen bir solist olmaktan çok daha keyiflidir. Daha sonra, Mimar Sinan’da rahmetli Atifet Usmanbaş vardır, bir tanıdığımız beni ona yolladı bu kızın sesi var mı olur mu olmaz mı diye. Yakın kaybettiğimiz devlet sanatçısı Prof. Dr. İlhan Usmanbaş ile beraber beni evlerinde konuk ettiler ve dinlediler. Üç ders kadar parayla ders aldım. Sonra Atifet hoca; “Kızım, ben sana ders veremem. Çünkü sen zaten konservatuarı kazanırsın” dedi. O sene Cerrahpaşa İngilizce Tıp bölümünü kazanmıştım. Sonra konservatuvar sınavına girdim, yarı zamanlıydı. Çünkü tıbbı bırakamazdım, onu da kolay kazanmadım. Konservatuarda özellikle sınıfta kaldım ki uzun zaman ders alabileyim. Çünkü hocalarla ders alıyorsunuz, hiçbir para ödemiyorsunuz. Orada vakit geçirmek önemli. Eğitime devam edebilmek diplomadan daha önemli bir şey. Çünkü eğitimin sonu yok. "Ben oldum" dediğiniz an aşağı düşme noktanızdır. Sürekli üstüne koymak zorundasınız. Oradaki belli bir süre bitince artık oradan mecburen ayrılmak zorunda kaldım ve bu sefer İstanbul Devlet Konservatuarı sınavına gittim, orayı birincilikle kazandım. Tıptan çıkıp oraya gidiyordum. Sonra çok büyük bir şans korrepetitör Rayna Popova vardı, uzun yıllar çok genç yetiştirdi. Herhalde 27 sene birlikte çalıştık. Bulgaristan’da bir yarışmada birincilik aldım. Tabii yaş sınırı olmayan, belli koşulları olan bir yarışmaydı ama ben çocuklarıma hediye etmek için aldım. Şu anda şarkı söyleyebiliyorsam, buraya kadar gelebildiysem Rayna ile çalışmam sayesindedir ve sürekli çalışmanın getirdiği bir şeydir. Şöhret için uğraşmadım ama hep daha iyisini yapmak için her gün bir yandan hasta bakıp bir yandan üstüne koyarak repertuarımı genişletmeye çalıştım. Güzel konserler vermeye, yardım konserleri yapmaya çalıştım. Hep böyle aklımda bir açılım olsa da daha büyük kitlelere ulaşsam düşüncesi vardı. Bunun da zamanı şimdiymiş. Umarım o kapı aydınlık bir yere açılıyordur. Sizlerle daha güzel şeyler paylaşabiliriz.
REKLAM♦ 'Opia' konserinizle ilgili bilmemiz gereken başka neler vardır?
Ferhat Göçer: Önce şunu ifade edeyim. Karin hanım, bunları anlatırken benim de gözümde kendi hayatım canlandı. Acayip bir benzerlik var. İlk defa bu sohbet vesilesiyle daha yakından dinleme şansına sahip oldum. Öyle bir şey ki aynı yollardan geçmiş, aynı sorunlarla mücadele etmişiz. Bu konser vesilesiyle eğer Karin hanım, gerçekten yaptığı sanatı daha geniş kitlelere duyurma imkanı kazanacaksa ve kazanacak, belli bir katkımız mutlaka olacak, çok mutlu olurum. Az önce onun hayat hikayesini dinlerken, ben bunu tanıyorum dedim. Öyle bir durum oldu. 20 Nisan’a gelecek olursak, burada ‘Opia’yı biraz pop - opera olarak düzenleyeceğiz. Biz bunu geçtiğimiz yıldan bu yana bir buçuk ayda bir olmak üzere Zorlu PSM'de yapıyoruz. Bu konsere özel ‘Opia’nın genel yapısından biraz farklı özel bir repertuar hazırlıyoruz. Biletler neredeyse tükenmek üzere. Şu an güzel bir ilgi var. Bu bizi çok mutlu ediyor. Aslında 15 - 20 sene önce sahnelerde Orhan Şallıel ile beraber açıkhava konserlerinde yaptığımız repertuarın benzerini Karin’le yapmış olacağız. Bu da beni keyiflendiriyor. Çünkü sevdiğim bir repertuvardı ama popüler müzik yapmaya başladığımızda artık bu repertuardan yavaş yavaş uzaklaşıyorsunuz. Kendi şarkılarınız gündemde oluyor ve büyük kitlelerde beklentiler değişiyor. Şimdi aslında o keyifli hatırları burada canlandırmış olacağız.
Karin Bozkurt: Hayat o kadar renkli bir şey ki size değişik sayfalar açıyor. Bu sayfada Ferhat bey ile birlikte yol almaktan mutluluk duyuyorum. Değişik bir sürü konser yaptım ama bu sefer farklı bir konser olacağını hissediyorum. Kendi çizgimin dışında olacak. Arkanızda sizi beğenen, destekleyen ve size hadi gidebilirsin diyen biri olduğu zaman ayrı bir sorumluluk da geliyor. Çünkü size güvenen birileri var. Ben de bu sorumluluğu taşıyarak ve umutla, bakalım seyirci bundan mutlu olacak mı, bizden mutlu olacak mı, sonrası için bizden talebi olacak mı? Açıkçası heyecanlıyım, umutluyum ve mutluyum.
Haber Kaynak : HABERTURK.COM
"Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır."